top of page

AGROBAY SERACILIK, BORSAYA AÇILMAYI HEDEFLİYOR.

Babasının tırnaklarıyla kazıyarak kurduğu Agrobay Seracılığı kendi tırnaklarıyla kazıyarak büyütmenin yollarını arayan Agrobay Seracılık Yönetim Kurulu Üyesi ve üç çocuk annesi Arzu Şentürk Salık ile Bergama Yaşam.Com olarak Agrobay'ın dünü, bugünü ve geleceğini konuştuk.
Bergama Yaşam / Özel Haber / Nuri Bilim

Arzu Şentürk Salık, iki üniversite mezunu. Ege Üniversitesi Seracılık Bölümü'nü bitirdikten sonra Yedi Tepe Üniversitesi Uluslararası İşletme Yönetimi Almanca bölümünden mezun oldu. 1 yıl Amerika'da dil eğitimi aldı ve Harvard Üniversitesi'nden sertifika programını tamamladı. 2015 yılından itibaren hem Agrobay Seracılık'ta hem de Süt Kardeşler'de yöneticilik görevine devam etmektedir.


Rahmetli babanız Hasan Şentürk'ün büyük emeklerle kurduğu Agrobay Seracılık, aslında babadan kızına geçen bir miras. Bize Agrobay Seracılık'ın hikayesinden bahsedebilir misiniz?


“Evet, ben Ege Üniversitesi'nde seracılık bölümünü kazandığımda babam demişti ki, 'Benim hanım ağam olacaksın.' Daha sonra Yedi Tepe Üniversitesi'ni kazandığımda ise, 'Şimdi benim Güler Sabancım olacaksın.' dedi. Maalesef beraber çalışma imkanına kavuşamadık. 2012 yılında babamı kaybettim. Ben o zaman üniversitenin 2. sınıfındaydım, ama şu anda tek amacım babamın bize bıraktığı büyük emaneti, tırnaklarıyla gerçekten yarattığı şaheseri haklı bir şekilde ilerleterek, Avrupa ve Dünya liglerinde sadece üretimizle değil, aynı zamanda pazarlamasıyla da Türkiye'nin adını duyurmak istiyorum.”


Agrobay Seracılık nereden nereye geldi?


“Agrobay'ın hikayesi aslında şöyle başladı: Babam Hollanda'ya bir iş makinesi fuarına gidiyor. Akşam saatlerinde uçakta Hollanda'nın çok aydınlık olduğunu görüyor ve soruyor: 'Hollanda neden bu kadar aydınlık?' Kendisine verilen cevap ise şu oluyor: 'Hollanda, dünyada en büyük yaş sebze ihracatı yapan ikinci ülkedir ve yaklaşık 160 milyar Euro ihracat yapmaktadır. Ama güneş olmadığı için yapay aydınlatma kullanmaktadırlar.' Sonra babamın beyninde bir ışık beliriyor ve 'Benim toprağımda, benim ülkemde neden olmasın?' diye düşünüyor.


Hemen yurda döndüğünde Edremit bölgesinde bir arazileri var ve ilk önce orayı araştırıyor. Araziyi araştırırken şunu öğreniyor: Aslında en büyük giderlerden bir tanesi kışlık üretim yaparken ısıtma. Isıtma, üretimde hem gider hem de tedarik etmekte problem oluşturuyor. Bu nedenle araştırmalarını yaparken Bergama'da bulunan bu Kaynarca bölgesine geliyor. Burada jeotermal kaynakları buluyor ve kışlık üretim için jeotermal kaynakla ısıtmanın mümkün olduğunu düşünüyor. Bu konuda bilgi edinmek için zaman harcıyor ve bu süreç yaklaşık 6-7 ayını alıyor. 2001 yılında ise burada ilk çalışmalarına başlıyor.


Önce 60 dönümlük salkım domates serasını kuruyor, 2-3 yıl sonra ise Kaliforniya denilen büyük renkli dolmalık biberleri üretmeye başlıyor. Ve 10 yıl içerisinde de 10 kat büyüyerek 600 dönümlük büyüklüğe ulaşıyor.”


Agrobay Seracılık neler üretiyor?



"Agrobay Seracılık, çoğunlukla salkım domates üretmektedir. Ancak babamın vefatından sonra, Hasan Bey Çifliği adını yaşatmak amacıyla hedeflediği ve arzuladığı projeleri gerçekleştirmek için bir e-ticaret sitesi olan 'Hasan Bey Çifliği'ni kurduk. Bu çerçevede 20 dönümlük bir seramız bulunmaktadır ve burada biber, salatalık, patlıcan, kabak gibi çeşitli ürünler yetiştirmekteyiz. Üretimimizin %98'i salkım domates ve çeşitleridir.


ARACIYI ORTADAN KALDIRIP, AVRUPA MARKETLERİNE İHRACATI DİREKT YAPIYORUZ.


"Attığımız en önemli adımlardan biri, Avrupa'da bulunan büyük marketlerle karşılıklı yapılan görüşmeler sonucunda aracıyı ortadan kaldırmak oldu. Agrobay domateslerini doğrudan ihraç ediyoruz. Agrobay'ın markası, Avrupa'nın en büyük marketlerinin raflarında yer alıyor. Türkiye'deki en büyük sorun, üreticilerin para kazanamaması. Evet, aracılar da emek veriyor ve para kazanma hakkına sahiptirler, ancak mesela bizden çıkan domates 15 liraya mal olurken, pazarda 45 lira gibi bir fiyat görüyorsanız, bu fark çok büyük olduğu için hem bizi etkiliyor hem de üretimimizi azaltabilir. İç piyasada da iş yaptığımız marketler bulunuyor. Bu sorunu nasıl çözebileceğimizi araştırdık ve Avrupa'da iki büyük marketi daha bünyemize dahil ederek, aracısız ve direkt olarak çalışmaya başladık. Türkiye'ye ekonomik gelir sağlamak için daha fazla ihracat odaklı çalışmalar yapıyoruz. Avrupa'nın talepleri ve şartları doğrultusunda seralardan gelen domateslerimizi 5 kilogramlık paketler halinde hazırlıyoruz ve gönderiyoruz. Bu ürünleri gönderebilmek için belirli sertifikalara sahip olmanız gerekmektedir ve bu sertifikaları aldık. Bu bize ne kazandırdı? Sadece para açısından değil; ürünleriniz ne kadar kaliteli olursa, o kadar gelişirsiniz. İşte bu nedenle Avrupa'daki iki market, bizi iki basamak yukarı taşıdı. Onların şartları, sunumumuzdan, üretimimizdeki kaliteye, paketlemedeki hassasiyetimize ve buradaki işçilerle birlikte çalışmamıza kadar uzanıyor. Örnek vermek gerekirse, soyunma kabini talep ediyorlar ve yemeklerinizden her detaya kadar her şeyi inceliyorlar. Bitki sağlığına özellikle dikkat ediyorlar. Bu şartları yerine getirmediğinizde Avrupa'nın herhangi bir yerine ürün gönderemezsiniz. Avrupa, bu nedenle çok sıkı denetlemeler yapıyor. Ürünlerimizi Agrobay markasıyla gönderiyoruz."



Agrobay ülkemiz ekonomisine ne kazandırıyor?



Agrobay'ın bulunduğu arazi 4. sınıf tarım arazisidir; yani ekilip biçilen bir arazi değil. Burada topraksız tarım yaparak yılda yaklaşık 15 bin ton salkım domates üreterek Bergama bölgesinin adını duyuruyor, hem de istihdamı sağlıyor. Yüzde yüz kapalı sistemle çalışıyoruz. Yani buradan çıkan su hiçbir şekilde doğaya atılmıyor, toplanıyor, tekrar ultraviyole ışınlarla dezenfekte ediliyor ve tekrar kullanılıyor. Su tasarrufu yapıyoruz, gübre tasarrufu yapıyoruz ve çevreyi kirletmiyoruz. Aynı zamanda sıcak suyumuzu da aynı şekilde kullanıyor, reenjeksiyon geçiriyor, ısıtıyor ve tekrar kullanıyoruz. Hep bu kaynaktan su çekip, o kaynağı boşaltırsak, bir gün o kaynağın tükendiğini göreceğiz. Bu nedenle suyu tekrar kaynağına geri gönderiyoruz.


Agrobay Seracılık olarak ihracat'ta kaçıncı sıradasınız?


“Agrobay Seracılık Türkiye’de üretim ihracatında birinci sırada.”


Agrobay Seracılığın Bergama’ya katkısı nedir?


“Agrobay Bergama’ya istihdam sağladı. Bölgemizde çok güzel gelişmeler oldu. Serbest bölgemiz geldi, organize sanayimiz geldi ve imkânlarımız arttı, ama ilk kurulduğu anda burada çalışabilecek hiçbir şirket yoktu. Agrobay, Bergama insanına çok güzel destek olarak başladı. Şu an Agrobay'da 410 çalışanımız var, Süt Kardeşler tesisimizde 100 çalışanımız var. Süt Kardeşler tesisimizde 4 bin büyükbaş hayvanımız var ve günde 65 bin ton süt üretiyoruz. Tamamen hastalıktan ari bir işletme ve AB onaylı bir çiftlik. Yani Süt Kardeşler Avrupa’ya sütünü ihraç edebiliyor. Hastalıktan ari bir işletme olduğumuz için süt kalitesi çok yüksek.


Süt Kardeşler işletmenizden Avrupa’ya süt ihracatı yapılıyor mu?



“Şu anda ülkemizde süt ihtiyacı var maalesef. İnsanlar hayvanlarını kestiği besleyemediği için süt açığı çıktı, bu ihtiyacı karşılıyoruz. Şu an AB onaylı çiftlik olmamız ne işimize yarıyor derseniz, peynir firmaları ürün işleyecek, eğer hammadesi AB onaylı değilse peynirini Avrupa’ya gönderemiyor. Amerika buna bakmıyor ama Avrupa sizin ham maddenizin AB onaylı olmasını istiyor, dolayısıyla biz de burada hem kalitemizi arttırıyoruz, diğer çiftliklerden bir adım önde oluyoruz.”



GÜNEŞ ENERJİSİNDEN ELEKTRİK ÜRETİYORUZ.


Tarım ve Hayvancılığın yanı sıra güneş enerjisinden elektrik üretimi yatırımımızda mevcut. Bu konuda neler söylemek istersiniz?


"Meyveciliğimiz vardı, rahmetli babam vefatından üç yıl önce 65 bin adet meyve ağacı dikmişti. Meyve ağacının ömrü kısa. Bir zeytin ağacı gibi değil, onların faydalı ömrü bitince yerine güneş enerjisinden elektrik üretiyoruz, geri kalan verimli olan yerlere zeytin ağaçları dikeceğiz. Hem şirketimizin elektrik ihtiyacını karşılayacağız, hem de izin verilen yasaya uygun şekilde fazlalığını da satarak şirketimize bölgemize gelir sağlayacağız. Fiyatlarını belirleyerek, yapacağınız sözleşme ile devlete de, özel sektöre de elektrik satabiliyorsunuz. Elektrik üretimine başladık. Şu an 25 megawatlık (MW) bir kapasite ile elektrik üretimine başladık, etap etap kapasitemizi büyüterek devam edeceğiz. Süt Kardeşler işletmemiz içinde olacak, orası da kendi enerjisini üretip fazlasını satacak."



Tarım ve Hayvancılığın Türkiye'deki durumu nedir? Bu konuda yetkililerden beklentileriniz nedir?


"TÜRKİYE'DE TARIM HÜKÜMET DEĞİL, DEVLET POLİTİKASI OLMALIDIR."

"Benim gördüğüm kadarıyla, devlet, hükümetten ziyade, Tarım-Hayvancılık algısı halkımızda bir kambur. Örnek verirsek, tarımla ve hayvancılıkla uğraşırsanız, çobana kız verilmez, tarımla uğraşıyorsanız ikinci sınıf pozisyonu görürsünüz. Ben iki üniversiteden mezun oldum, Amerika’dan döndüm ve merkezimiz Ankara’da inşaatla uğraştığımız için iki arkadaşım bana 'Şimdi ne yapacaksın?' dediler, bende 'Çiftliğe gidiyorum' dedim. 'O yüzden mi bu kadar okudun, ne gerek vardı?' dediler.


Pandemi dönemi sonrasında tarımsal üretimin kıymeti daha önemsendi. Ne var ki kazançlarının düşük olmasıyla tarımla uğraşanlar ikinci sınıf olarak değerlendiriliyor. Ama şunu farkında değiliz, bizim geleceğimiz tarım. Biz tarım ülkesiyiz, şu anda ciddi krizdeyiz, dünyada da var ama ülkemizde daha fazla. Aslında neden? Dışa bağlı olduğumuz için, dövizin dalgalanmasında, her şeyde zorlanıyoruz. Ama ilk olarak yapabileceğimiz tek bir sektör var, tarım sektörü. İnsanları teşvik etmek (Ben büyük şirketleri kastetmiyorum). Köylü bilse ki eline geçecek, ne kadar para kazanacak, inanın herkes üretim yapar. Tek sıkıntı belirsizlik. Örneğin Kuzu fiyatları. Sağlık açısından baktığınızda tıbben en faydalı kuzu eti. Ama insanlarda çok ciddi bir algı var 'Kuzu eti yenmez, koku yapar' diye. Bu arada biz koyunculuk da yapıyoruz, Maliyetin bu kadar artmasına rağmen, her geçen gün kuzu fiyatı geri geliyor. Ben şunu düşünüyorum; Tarım, hükümet değil de Devlet politikası olması lazım. Düşünün tohum geliştireceksiniz, en az 15 yıl. Hayvancılıkta bir genetik değiştireceksiniz 15 yıl. Yani hükümetler değiştikçe sizin tarım politikaları da değişirse, yol alamayız. Bizim Anayasamız gibi, tarımın da bir politikası olması lazım. Devlet politikası olması lazım bizim geleceği görmemiz lazım.


Bakın biz hayvanları Amerika’dan getiriyoruz, düşünün hayvanlar üç hafta yol geliyor. Ben bakıyorum, bir tane doğru dürüst ırkımız kalmamış, Menemen'de Ege Üniversitesinin çok güzel bir çiftliği var, Biz zamanında çok güzel işler yapmışız, Haziran ayında Amerika’daydım, çiftlikleri görüp neleri geliştiririz diye beş çiftlik gezdim, gezdiğim en yeni çiftlik 1863 yılında kurulmuş. Düşünebiliyor musunuz, bizim çiftlikte 100 kişi çalışırken, onlarda 30 kişi çalışıyor. Çünkü herkes işin içinde. Bizim sıkıntımız şu, bizim büyük firmalarımız, tarım hayvancılıktan gelmiyor, biz inşaattan geliyoruz, Turizmden, Tekstilden geliyor, büyük firmalarda hiçbir ziraat mühendisi, veteriner yok. Ben burada yaşıyorum, 3 çocuğum var, onları burada bu işi bilerek büyüsünler istiyorum. Hem eğitimlerini alsınlar, hem de toprakla tarımla uğraşsınlar istiyorum. Geleceğimiz tarımda ekimde. Giymeden, gezmeden yapabiliyorsunuz ama yemeden yapamıyorsunuz."


KİM. NEREYE, NE EKECEK?

Tarım Bakanlığı tarafından tarımla ilgili bir planlama yapılacağı ve bu planlamada çiftçinin nereye ne ekeceği konusu yer aldığı hatırlatılan Agrobay Yönetim Kurulu Üyesi Arzu Şentürk Salık, yanıt olarak sözlerine şöyle devam etti:


“Bu planlamayı çok olumlu görüyorum. Tabii oradaki prosedürü çok iyi korumak lazım, denetim mekanizmasını çok iyi yapmak lazım ve son zamanlarda Tarım Bakanlığının şöyle bir çalışması var. Üreticiden pazara kadar giden, oradaki farkı kontrol yapmak için fiyat dengelenmesinin nasıl yapılması gerektiği yolunda çalışmaları var. Bu, bence sektördeki domateste değil, her şey için geçerli en önemli noktalardan bir tanesidir. İnsanlar üretip, çocuğunu okutuyor, evini geçindiriyor, ne kazandığını bilecek, daha sonra üretime adapte olacak. Köylümüzü desteklemek lazım, küçük çiftçimizi desteklemek lazım, onların önünü açmak lazım.”


Agrobay Seracılık olarak yakın ve orta vadede ne tür hedefleriniz var sorumuza Agrobay yönetim kurulu üyesi Arzu Şentürk Salık şu açıklamaları yaptı:


BORSAYA AÇILMAYI PLANLIYORUZ.

“Sektör olarak çok fazla çeşitlenmeyi düşünmüyoruz, bu alanlarda ilerleyip, büyümek istiyoruz. Fakat birincil projemizde, borsaya açılmak istiyoruz. Üç yıl içerisinde de gerçekleştirmeyi düşünüyoruz, şimdi altyapı çalışmalarına başladık. 2026 yılı gibi borsaya açılmayı düşünüyoruz. Kendi sektörümüzde de dünya pazarları için katma değerli ürünler üretmenin peşindeyiz. Bizim bakış açımız bir şey üretirken en iyisini üretmek. Mesela şu an bir emzin çalışması da yapıyoruz. Dışarıdan bir firma ulaştı bize, emzinle beraber üretimin artığını, bitkideki ilaç kalıntısının yerine zararlılarla savaşan bir emzin projesi olduğunu söyledi. Bu tür projeleri öncülük yapıyor ve destekliyoruz.”


YAPAY ZEKANIN NİMETLERİNDEN BİZ DE YARARLANIYORUZ.

“Bir yazılım üzerine akıllı yapay zeka ile beraber kameralarımızı yerleştirdik, orada da zararlı artışına engel olacağız. Geçen sene en büyük sıkıntımız beyaz sinekti. Çok ciddi bir popülasyonu vardı. Onun çoğalmasını önlemek, yani zarar eşiğine gelmeden yakalarsanız, çok daha etkin bir mücadele ile önünü kesebiliyorsunuz. Yapay zekâyla bunu yapacağız. Çünkü bunlar gözle görülemeyecek kadar küçük sinekler. Bu iki projemiz de sezon sonuna kadar gerçekleşecek, gerek yapay zekâ, gerekse emzin için çok iyi sonuçlar elde edebileceğimizi düşünüyoruz.”


Agrobay Seracılığın hemen karşısında Dikili Tarıma Dayalı Sera İhtisas Organize Sanayi Bölgesi yapılıyor, bu konudaki düşünceleriniz neler?


DİKİLİ TARIMA DAYALI İHTİSAS ORGANİZE ÜLKEMİZİN TARIM MERKEZİ OLABİLİR.

“Yeni çalışmalarına başlayan ve hızla devam eden Dikili Tarıma Dayalı Sera İhtisas Organize Sanayi Bölgesi'nde de bizim de 38 dönüm arazimiz var, oradaki endişemiz sıcak suyun rezervlerinin azlığı idi, şu anda orada hibrit (enerji) çalışma yapıldığı söyleniyor, sıcak suyun yetmediği yerde enerji tesisi olacak, biyokütle olacak. Birbirini destekleyecek. Çünkü Kuzey Ege’de olduğumuz için domates için seranın içinin 13-14 derecenin altına inmemesi gerekiyor, maalesef son zamanlarda burada -4,-5 dereceleri görüyoruz. Çok uzun bir süre değil ama yılda iki üç hafta görüyoruz. Bu durumda domatesin kalitesini etkiliyor. Polen oluşmuyor, don yaşanabiliyor zaman zaman, onun için ısıtma çok önemli bir faktör. Babamın da bu bölgeyi seçmesinin nedeni de jeotermal. Tarıma dayalı organize bölgesinin 1800 dönüm çok büyük sera alanı var, bu nedenle benim aklımda soru işaretleri vardı, ama inşallah jeotermalle ve hibrit enerji desteğiyle yapılabileceğini düşünüyorum. Dikili kaymakamımızın devreye girmesiyle proje çok hızlı bir şekilde ilerliyor ve ben böyle bir hızlı çalışma beklemiyordum. 3-4 yıl içerisinde de üretime başlayacaklarını tahmin ediyorum.”


Dikili Tarıma Dayalı Sera İhtisas Organize Sanayi Bölgesinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?


“Birlik olup orada bütün üreticiler beraber olursa çok iyi şeyler olacağını düşünüyorum. Örneğin, işletmemizde paketleme alanımız var. Şu an yeniden yapmaya kalksak yaklaşık 2.5-3 milyon Euro değerinde. Hepimiz bir tane alanı kullanabiliriz aslında. Pazarlamasıyla, üretimiyle, sanayisiyle düzgün yönetilir, kuralları ve şartlarıyla iyi yönetilirse, orasının ülkemizin tarım merkezi olacağını düşünüyorum. Çok büyük bir alan, imkânlar çok güzel. Herkes elini taşın altına koyup birlik beraberlik içerisinde çok iyi adımlar atması gerekiyor.


Son olarak bölgemize ve okurlarımıza mesajınız nedir?


Bergama’ya minnettarız. Bölgeyi çok seviyoruz, tarım ve hayvancılıkta elimizden geldiğince her zaman destek vermeye çalışıyoruz. Hedefimiz seracılıkta 600 dönümden beş yıl içerisinde Bin dönüme çıkmak, Süt kardeşlerde şu anda 2 bin süt sağmalı, toplamda 4 Bin hayvandan; toplamda 10 Bini sağmalı 20 Bin hayvana gelmek. Tabii ki burada çalışan emektarlarımızın gücü ile sonuna kadar üretime devam edeceğiz."

0 yorum

Comentarios


bottom of page