Türkiye Maden İşçileri Sendikası Bergama Şubesi Başkanı Ferdi Kılınç, Koza Altın İşletmeleri Bergama Ovacık Altın Madeni önünde işçilerin yaşadığı ekonomik ve sosyal sorunlara dikkat çekmek için basın açıklaması yaptı. Kılınç, işçilerin ve emeklilerin artan hayat pahalılığı karşısında giderek zor duruma düştüğünü belirterek, "Bıçak kemiğe dayandı, bundan sonra sesimizi meydanlarda yüz binlerle duyuracağız" dedi.
Kılınç, işçilerin karşı karşıya olduğu sorunları dile getirirken, adaletsiz vergi sistemi, yeraltı sigortası haklarının korunmaması, kayıt dışı mülteci istihdamı ve artan enflasyonun işçileri derinden etkilediğini vurguladı. Ücretlerin enflasyon karşısında eridiğini ifade eden Kılınç, “Enflasyonun gerçek seviyesinin açıklanması ve işçilere adil bir ücret artışı yapılması gerekiyor. Ekonomik krizin bedelini işçiler ödemeyecek" şeklinde konuştu.
Yeraltı sigortasına dokunulmaması gerektiğini özellikle belirten Kılınç, işçilerin haklarının korunması için sendika olarak tüm güçleriyle mücadele ettiklerini dile getirdi.
HABERİN VİDEOSU
Ferdi Kılınç'ın Basın Açıklamasının Tam Metni:
"Sevgili arkadaşlar, değerli basın mensupları, bugün yine bir aradayız. Sıkıntılarımız artarak devam ediyor. O hayat pahalılığı, o satın alma gücümüzdeki gerileme, o adaletsiz vergi sistemi, o yeraltı sigortası, o haftalık çalışma saati, o kamu iş yerinde ücretsiz dengesiz işsizlik, güvencesiz çalıştırma ve o kayıt dışı mülteci istihdamı gibi sorunlar başta işçiler olmak üzere toplumun büyük bölümünün yaşama şartlarını ağırlaştırmaktadır. Yani mutlu bir azınlık dışında halkımız geçim sıkıntısıyla mücadele etmektedir.
Yaşadığımız sorunlara dikkat çekmek için geçtiğimiz ay 81 ilde basın açıklaması yaptık, ardından 26 Ağustos Tekirdağ Çerkezköy'de, 3 Eylül'de Zonguldak'ta on binlerce işçinin katıldığı mitingler düzenledik. Sesimizi duyurmaya çalıştık, sağduyulu davranmaya gayret ettik, diyalog kapılarını açık tuttuk, ancak bir sonuç alamadık. Sürekli sabırlı olmamız istendi ama artık bıçak kemiğe dayandı. Bundan sonra sözümüzü meydanlarda, yüz binlerle söyleyeceğiz. Ekonomik krizin bedelini işçiler olarak biz ödemeyeceğiz.
Değerli arkadaşlar, marketlerde, pazarlarda temel tüketim ürünlerine tepeden tırnağa her gün zam geliyor. Dün aldığımızı bugün aynı fiyatla alamıyoruz. Ev kiraları asgari ücretin üzerine çıktı, okullar açıldı, eğitim masrafları altından kalkılmaz bir hal aldı. Elektriğe ve doğalgaza geçtiğimiz aylarda %38 zam geldi, önümüz kış. İşçisi, emeklisi, kışı nasıl geçiririz diye kara kara düşünüyor. Kişi başına düşen gelir artıyor ama işçinin ve emeklinin geliri sefaletle yarışıyor. Ülkemizde gelir adaleti hızla bozuldu, işçilerin millî gelirden aldığı pay azalırken işverenlerin payı her geçen gün artıyor. Asgari ücretin açlık sınırının altında olduğu, en düşük emekli maaşının asgari ücretin de altında olduğu bir toplumda huzuru tesis etmek mümkün değildir.
Geçtiğimiz yıllarda ekonomik krizler yaşandı, geçim şartları ağırlaştı, ancak bu dönemde olduğu kadar yoksulluk görülmedi. İşçiler mağdur olmadı. Enflasyon kadar ücret zammı yoksulluğun sürmesidir. Kaldı ki açıklanan enflasyon rakamları yaşadığımız gerçeğin çok uzağındadır. Bizi yansıtmıyor. Açıklanan ve resmî enflasyona göre belirlenen ücret zammı bizi daha da yoksullaştırıyor. Gerçek enflasyon oranları açıklanmazsa bu kayıp daha da artacaktır. Enflasyonun bir an önce gerçek seviyesinin açıklanması için gerekli adımlar atılmalıdır. İşçiler enflasyonun sebebi değildir, enflasyonu düşürmek için fedakârlığı kazancını ve servetini artıranlar yapmalıdır.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde gelir adaletini sağlamak için vergide adaletin sağlanması gerekir. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmalıdır. Bu ülkede sağladığı kaynakları kullanarak servet elde edenler işçilerin ödediği kadar vergi vermiyorlar. İşçiler 12 ay çalışmakta fakat 2.5 aylığını vergi olarak ödemek zorunda kalmaktadır. Yaptıkları her harcamada KDV’si, ÖTV’si olmak üzere ödediği dolaylı vergiler var. Vergi sisteminde acil olarak düzenlemeler yapılmalıdır. Gelir vergisi tarifesi basamakları ve oranları kabul edilebilir düzeyde güncellenmeli, işçi ücreti üzerindeki vergi yükü azaltılmalıdır. Gelir vergisi tarifesi ilk basamağı geçmiş yıllarda olduğu gibi brüt asgari ücretin 12 katından az olmamalıdır. Gelir vergisi oranı bütün işçiler için %15'te sabitlenmelidir. İşçilere yapılan sosyal amaçlı ödemelerden vergi kesilmemelidir. Haftalık çalışma saatleri insani yaşama uygun olarak yeniden düzenlenmeli, işçilere dinlenme ve aileleriyle vakit geçirme fırsatı tanınmalıdır. İnsanca çalışmak, insanca yaşamak ve insanca dinlenmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, şirketimizde son haftalarda yaşanan yeraltı sigortası uygulamalarını sendikanız olarak yakından takip ediyor ve hiçbir arkadaşımızın hak kaybına uğramadan çalışma hayatına devam etmesi için uğraşıyoruz. Buradan yetkililere sesleniyoruz: Yeraltı sigortamıza dokunmayın. Dünyanın en tehlikeli işini yapan madencilerin haklarını ellerinden almayın. Bizler yerin metrelerce altında altın çıkaran işçileriz. Hakkımız olan yeraltı sigortasından sonuna kadar yararlanma hakkına sahibiz.
Değerli arkadaşlar, sosyal güvenlik sistemimizde birçok sorun çözüm beklemektedir ancak bu sorunlara yenileri de eklenmektedir. Emekli aylığı bağlanmasında geçmişte yapılan düzenlemenin ne anlama geldiği bugün daha iyi anlaşılmaktadır. Aynı iş yerinde aynı dönemde çalışan işçiye emekli aylığı başvuru tarifesi farklı olduğu için farklı aylık bağlanabilmektedir. Uygulanan sosyal güvenlik sistemi nedeniyle enflasyon farkının olduğu bu dönemde, 2024 yılı içinde emekli aylığı talebinde bulunanların emekli aylıkları 2025 yılında başvuranlara göre daha fazla olacaktır. Bu durum birçok işçinin emekli başvurusu yapmasına sebep olmaktadır. Nitelikli çalışanlar oluşacak fark sebebiyle emekli olmayı tercih etmektedir. Bu mağduriyetin yaşanmaması için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. İşçinin hak kaybına uğramasının önüne geçilmelidir.
Değerli arkadaşlar, geçimini emeği ile sağlayan işçilerin emeklilik döneminde güvencesi de alacağı kıdem tazminatıdır. İşçiler kıdem tazminatlarıyla geçmiş yıllarda iyi kötü bir ev alabilmekte, çocuklarını evlendirmekteydi. Bu sebeple yıllarca kıdem tazminatına her el uzatıldığında meydanlarda “Kızımızın çeyizi, oğlumuzun düğün parası” dedik. Ortadan kaldırılmasına karşı durduk ancak bu kıdem tazminatı da zaman içinde eridi. Kıdem tazminatı tavanı uygulaması işçilerin mağduriyetini her geçen gün artırdı. Bu mağduriyetin ortadan kaldırılması için kıdem tazminatı tavanı miktarının brüt asgari ücretin 7,5 katı olması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, Türk-İş sadece işçinin değil, emeklinin, çiftçinin ve esnafın yani dar ve sabit gelirli geniş bir kesimin insanca yaşayabilmesi için mücadele etmektedir. Sendikalı işçi ile örgütsüz işçi, sigortalı işçi ile kayıt dışı çalışan ve mülteci karşı karşıya getirilmeye çalışılıyor. İşsizlerin iş beklentisi ile çalışanlara baskı kurulmak isteniyor. Türkiye ucuz işgücü ülkesi olmaktadır. Rekabet, düşük işçi maliyeti ile sağlanmaktadır. İşçiler olarak zorunlu çalışma şartlarını biz yaşıyoruz, geçim sıkıntısını biz çekiyoruz. Bozulan ekonominin bedelini biz ödemeyeceğiz. Yaşasın Maden-İş, yaşasın Türk-İş, yaşasın emek, barış ve özgürlük mücadelemiz!"
Comments